top of page

ŞAMANİZM: VAROLUŞUN RUHSAL DİLİ VE DOĞAYLA İLİŞKİSİ


İnsan, yeryüzünde var olduğu andan itibaren, kendisini çevreleyen doğayı anlamlandırmaya çalışmış, onun dilini çözmek için ruhsal yollara başvurmuştur. Şamanizm, bu çabanın en kadim tezahürlerinden biri olarak, insanın varoluşsal sorgulamalarına cevap sunan bir sistemdir. Modern zamanların hızla akıp giden dünyasında, bu kadim bilgeliğin sunduğu felsefi derinlik, insanlığın kaybolmuş anlam arayışına rehberlik edebilir. Şamanizm, sadece ritüellerden ibaret bir inanç sistemi değil, aynı zamanda varoluşun özüyle doğrudan bir bağ kurma çabasıdır.


İNSAN VE DOĞA: RUHSAL BÜTÜNLÜĞÜN TEMELİ


Şamanizmin felsefi temellerini anlamak için, insanın doğa ile kurduğu bağı çözümlemek gerekir. Şamanik düşüncede, doğadaki her varlık, insandan bağımsız birer ruh taşır. Ağaçlar, nehirler, rüzgar ve hatta taşlar bile bir bilinçle donatılmıştır. Bu perspektiften bakıldığında, insanın doğadan ayrı bir varlık olmadığı, aksine onun bir parçası olduğu vurgulanır. İnsan, doğanın ritmini dinlemekle yükümlüdür; çünkü bu ritim, varoluşun dilidir.


Modern insan, doğadan kopmuş, onu yalnızca bir kaynak olarak görmeye başlamıştır. Şamanizm ise bu kopuşa meydan okuyarak, doğayla yeniden bir ilişki kurmayı öğretir. Bu ilişki, yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda derin bir ruhsal birlikteliği içerir. Şamanik ritüellerin merkezinde yer alan davul sesi, bu birliği sembolize eder. Davulun ritmi, evrenin kalp atışı gibidir ve bu ritim, insanı yeniden varoluşun özüne bağlar.


VAROLUŞSAL BOŞLUK: ŞAMANİZMİN İNSANA SUNDUĞU CEVAPLAR

20. ve 21. yüzyılın hızla değişen dünyasında, insanlık derin bir anlam kriziyle karşı karşıyadır. Teknolojik ilerlemeler ve bilimsel gelişmeler, insanın dış dünyayı anlamasına katkıda bulunmuş, ancak ruhsal dünyası için aynı şeyi söylemek zordur. Bu noktada, Şamanizm, modern insanın ruhsal boşluğunu doldurabilecek bir kapı aralar. Şamanik felsefeye göre, insanın anlam arayışı, onun ruhunun evrenle yeniden uyum sağlamasına bağlıdır.


Şamanizm, yalnızca bireysel bir kurtuluş öğretisi değil, aynı zamanda toplumsal bir denge arayışıdır. Şamanik ritüellerde topluluk, bir bütün olarak var olur. Her birey, ritüelin bir parçasıdır ve bu birliktelik, toplumsal bağları güçlendirir. Modern toplumların bireysellik vurgusunun aksine, Şamanizm, kolektif bir ruhsal deneyimi ön plana çıkarır.


RUHUN YOLCULUĞU: ŞAMANİK TRANSIN ANLAMI


Şamanik uygulamaların merkezinde yer alan trans hali, ruhun fiziksel bedenden ayrılarak ruhsal bir yolculuğa çıkmasını ifade eder. Bu yolculuk, yalnızca bireysel bir deneyim değil, aynı zamanda evrenin ritmini anlamanın bir yoludur. Trans sırasında, Şaman, ruhsal dünyada rehber ruhlarla ve doğanın bilinçli varlıklarıyla iletişim kurar. Bu iletişim, yalnızca şifa veya bilgi almak için değil, aynı zamanda evrenin işleyişine dair derin bir kavrayış geliştirmek içindir.


Felsefi bir bakış açısıyla değerlendirildiğinde, Şamanik trans, insanın içsel dünyası ile evrensel bilinç arasında bir köprü kurar. Bu deneyim, insanın “ben” algısını aşmasına ve daha büyük bir bütünün parçası olduğunu fark etmesine olanak tanır. Modern felsefede varoluşçu düşünceyle paralellik taşıyan bu anlayış, bireyin yalnızca kendi varlığını değil, aynı zamanda evrenin bütünselliğini de sorgulamasını sağlar.


ŞAMANİZM VE MODERN ZAMANLAR: BİR YANILGININ ÖNÜNDE


Günümüzde Şamanizm, popüler kültür tarafından yüzeyselleştirilmiş ve çoğu zaman yanlış temsil edilmiştir. “Şamanik şifa”, “ruhsal rehberlik” gibi adlarla pazarlanan uygulamalar, genellikle bu kadim öğretinin derinliğini kaybetmesine neden olmuştur. Oysa gerçek Şamanizm, bireyin yalnızca ruhsal dünyayla değil, aynı zamanda ahlaki sorumluluklarıyla da bağlantı kurmasını gerektirir.


Popülerleşme, Şamanizmin felsefi derinliğini tehdit ederken, aynı zamanda onun modern toplumlarda yeniden keşfedilmesine de olanak tanımaktadır. Şamanizmin sunduğu doğayla uyumlu yaşam anlayışı, modern dünyada çevresel sorunlara ve insanın doğayla ilişkisine dair önemli cevaplar barındırır. Ancak bu cevapların anlamlı olabilmesi için, Şamanizmin özüne sadık kalınması şarttır.


SONUÇ: ŞAMANİZMİN BİZE ÖĞRETTİKLERİ


Şamanizm, yalnızca geçmişin bir kalıntısı değil, aynı zamanda bugünün ve geleceğin ruhsal sorunlarına cevap sunabilecek bir öğretidir. Bu kadim bilgi, insanın doğayla ve kendisiyle olan bağlarını yeniden kurmasına olanak tanır. Ancak bu bağ, yalnızca yüzeysel bir ritüel pratiğiyle değil, Şamanizmin derin felsefi ilkelerini anlamak ve yaşamakla mümkündür.


Doğanın dilini dinlemek, evrenin ritmini hissetmek ve insanın bu ritme uyum sağlaması, Şamanizmin bize sunduğu en büyük hediyedir. Bu öğreti, modern insanın kaybettiği anlamı yeniden bulmasına, toplumsal bağlarını güçlendirmesine ve doğayla uyum içinde bir yaşam kurmasına rehberlik edebilir. Gerçek Şamanizm, insanın evrendeki yerini ve sorumluluğunu anlamasını sağlayan bir felsefedir.


Kaynakça:

1. Eliade, Mircea. Şamanizm: Arkaik Tekniklerin Ansiklopedisi. İstanbul: İmge Kitabevi, 2003.


2. Eröz, Mehmet. Eski Türk Dini ve Şamanizm. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1992.


3. Vitebsky, Piers. Şamanizm: Ruhların ve Doğanın Peşinde. İstanbul: Alfa Yayınları, 2012.


4. Hoppál, Mihály. Şamanlar: Kutsal Bir Dünya. Budapeşte: International Society for Shamanistic Research, 1992.


5. Çığır, Emel Esin. Türk Kozmolojisi ve Şamanizm. İstanbul: İş Bankası Yayınları, 1978.


6. Lewis-Williams, David. The Mind in the Cave: Consciousness and the Origins of Art. Londra: Thames & Hudson, 2002.


7. Campbell, Joseph. Mitolojinin Gücü. İstanbul: Kabalcı Yayınları, 2000.


8. Türk Mitolojisi Ansiklopedisi. (Çev. İbrahim Kafesoğlu). Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1984.


 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
Doğanın Sessiz Öğretileri

Doğa, insanın en eski öğretmeni. Onun sessiz şarkısında kaybolduğumuzda, aslında kendimizi buluruz. Rüzgarın fısıldadığı sırlar, taşların...

 
 
 

Yorumlar


İLETİŞİM

Ruh ve Doğa

Yeni Baraj

Seyhan/Adana

1150

​​

Tel: +905543529740

info@ruhvedoga.com

© 2035 Powered and secured by Wix

bottom of page